tr
imam gazali

İhyâu Ulûmi'd-Dîn Tercümesi – Cilt 3

Meld me wanneer het boek is toegevoegd
Dit boek lezen upload een EPUB- of FB2-bestand naar Bookmate. Hoe kan ik een boek uploaden?
  • Gökhan Subayciteerde uit5 jaar geleden
    .

    Hz. Ömer (r.a.): “Kadınlarınızın sokaklarda gezmemelerini isterseniz, onlara sevimli elbise giydirmeyin.” demiştir. Çünkü onlar, âdî elbise ile görünmek istemezler.
  • Gökhan Subayciteerde uit5 jaar geleden
    “Kadın tarafından idâre edilen millet felâh bulmaz.” [186] buyurmuştur. Kendisine karşı çıkışan zevcesine, Hz. Ömer (r.a.): “Sen, evin köşesinde bir oyuncak gibisin. İhtiyâcımız olduğu zaman seninle oynarız, ihtiyâcımız olmadı mı, orada durursun.” dedi.
  • Gökhan Subayciteerde uit5 jaar geleden
    “Onlar kadınlar üzerine kaimdirler.” buyurmuş ve erkeğe “Seyyid = Efendi” adını vermiştir. Nitekim âyet-i celîlede:

    “Efendisi ile kapıda karşılaştılar.” (Yusuf sûresi, 12/25) buyurmuştur. Efendi, köle yerine geçerse, Allah’ın yarattığı değiştirilmiş olur.

    Kadınlar, insanın nefsi gibidir. Yularını azıcık salıverirsen, süratle senden uzaklaşır; yularını azıcık gevşetirsen, o seni bir metre kendisine doğru çeker. Eğer onu kendine çeker ve kuvvetli tutarsan, ancak o zaman ona mâlik olursun.

    İmâm Şafiî: “Üç kimse vardır ki, onlara yumuşak davranırsan, onlar sana ihânet eder; sert davranırsan, iyilik ederler. Onlar da kadın, hizmetkâr ve işçidir.” demiştir.

    Arap kadınları kızlarını ere verirken şöyle tavsiye ederlerdi: “Kocanın karşısına çıkmadan önce onu dene. Süngüsünü kınından çıkar. Bir şey söylemezse, kalkanı üzerinde et kes. Buna da ses çıkarmazsa, kılıcıyla bir kemik kır. Buna da aldırma
  • Gökhan Subayciteerde uit5 jaar geleden
    OCANIN ZEVCESİ ÜZERİNDEKİ HAKLARI
    Bu hususta sadra şifâ verecek söz şudur: Nikâh, bir nevî kölelik ve esârettir. Kadın, tamamen efendisinin emrindedir. Günâh olmayan bütün emirlerine mutlak sûrette itâat etmelidir. Hanımların, efendisine itâat ve saygısına dâir pek çok haberler vardır. Rasûl-i Ekrem (s.a.v.):

    “Kendisinden kocası râzı olduğu hâlde ölen her (Müslüman) kadın cennete girer.” [251] buyurmuştur.

    Adamın biri hârice giderken hanımına evinin üst katından aşağı inmemesini tenbih etti. Alt katta olan babası hastalandı. Kadın babasına hizmet için aşağı inmek istedi. Bunun için vaziyeti Rasûl-i Ekrem (s.a.v.)’e -haber göndererek- arzetti. Rasûl-i Ekrem (s.a.v.):

    “Kocana itâat eyle.” buyurdu. Babası öldü. Kadın, babasının cenazesine katılmak için, tekrar Rasûl-i Ekrem (s.a.v.)’den müsâade istedi. Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) yine:
  • Gökhan Subayciteerde uit5 jaar geleden
    duk. Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) bunu duydu ve mâni olmadı.” dedi. Yine Câbir (r.a.)’den gelen bir rivâyette, adamın biri Rasûl-i Ekrem (s.a.v.)’e gelerek:

    - “Ya Rasûlallah, benim bir câriyem var, onunla münâsebette bulunuyorum. Fakat hurma sulamakta ve diğer işlerimizde çalıştığı için, hâmile kalmasını istemiyorum, dedi. Rasûl-i Ekrem (s.a.v.):

    - “İstersen azil yap. Fakat ondan gelmesi mukadder olan nesil gelecektir.” buyurdu. Bir müddet sonra adam geldi ve:

    - “Ya Rasûlallah, câriye hâmile kaldı.” dedi. Rasûl-i Ekrem (s.a.v.):

    - “Eğer mukadderse doğacağını sana söylemiştim.” [223] buyurdu.
  • Gökhan Subayciteerde uit5 jaar geleden
    yedi tavırdan geçmesi lâzım geldiğini söyleyerek, Allahü Teâlâ’nın:

    “İnsanı çamurun hülâsasından yarattık. Sonra onu nutfe kılıp bir karargâhta, ana rahminde yerleştirdik. Sonra nutfeyi uyuşmuş kan, katı et parçası, et parçasını da kemikler edip üzerlerine et giydirdik. Sonra onu rahimde halk-ı âhar edip rûh verdik.” (Mü’minûn sûresi, 23/12-14) âyetlerini okudu ve sonra da:

    “Mev’ûdeden sorulacaklar.” (Tekvîr sûresi, 81/8) âyet-i celîlesini okuyarak aralarındaki farkı belirtmiş oldu. Bu âyetleri okuduğun zaman, Hz. Ali ile İbn Abbas’ın görüşleri arasındaki farkı kolaylıkla anlarsın.

    Nasıl haram olsun ki, Buhârî ile Müslim’de Câbir (r.a.)’den şöyle rivâyet edilmiştir. Câbir diyor ki: Biz Rasûlullah zamanında azleder yâni hârice boşaltırdık. Hâlbuki Kur’ân âyetleri nâzil oluyordu (yasak olsaydı âyetle men edilirdi.)[222] Diğer rivâyette: “Biz azlediyor‍
  • Gökhan Subayciteerde uit5 jaar geleden
    Şâyet “Çocuk olmaması için hârice inzâl mekruh değilse de çocuğun olmamasına niyet etmek, kendisine bir nevi gizli şirk karışan çürük bir niyet olması bakımından kerâhetten hâlî değildir.” dersen, derim ki:

    İnsan beş sebepten biri ile hârice inzâl eder:

    1 - Câriyelerin, câriye olarak kalmasını niyet eder ve bu sebepten hârice inzâl eder. Çünkü câriyeler çocuk yaparsa “ümmü veled” olur ve âzâd olup, adamın mülkiyetinden çıkmış sayılır. Bu niyetle, hârice inzâl yasak değildir.

    2 - Çocuk doğurmakla kadın kocar. Kadının gençlik ve güzelliğini muhâfaza için hârice boşaltır. Bu da câizdir.

    3 - Aile efrâdı çoğalır, geçim güçleşir ve nihâyet gayr-ı meşrû kazanç zarûreti hâsıl olur korkusu ile olursa, yine yasak değildir. Çünkü âileyi azaltmak, dîne yardım eder. Gerçi asıl kemâl, Allah’a tevekkül etmektedir. Çünkü Allahü Teâlâ:

    “Yeryüzünde hareket eden bütün canlıların rızkı Allah üzerinedir.” (Hûd sûresi, 11/6) buyurmuştur. Şüphesiz, bu gibi tedbirlere başvuran, efdal olanı terk
  • Gökhan Subayciteerde uit5 jaar geleden
    Çünkü Rasûl-i Ekrem (s.a.v.):

    “Mukadder olan nesil, muhakkak gelecektir.” [217] buyurmuştur. Nutfesini hârice boşaltmanın ibâhet ve kerâhatinde âlimler dört şekilde ihtilâf etmişlerdir.

    1 - Her ne şekilde olursa olsun mübâhtır.

    2 - Her ne şekilde olursa olsun, haramdır.

    3 - Kadının muvafakatıyla helâl, aksi hâlde haramdır. Bu üçüncü mezhebin gayesi, kadına eziyet vermemektir.

    4 - Câriyelerde mübâh, âilelerde mübâh değildir.

    Bize göre en doğrusu, azlin (dışarı akıtmanın) mübâh olmasıdır. Kerâhet sözü tahrîmiyye ve tenzîhiyye olarak kullanıldığı gibi terk-i fazîlet, mânâsında da kullanılır. İşte azlin mekruh olması terk-i fazîlet mânâsınadır. Yâni hârice akıtmakla efdal olanı terk etmiş olur. Meselâ, “Hiç bir ibâdetle meşgul olmayan kimsenin câmide durması mekruhtur.” denildiği gibi, câmide durmak mekruh değil, boş durmak fazîleti terk etmek demektir. Yine bunun gibi, Mekke’de
  • Gökhan Subayciteerde uit5 jaar geleden
    “Evet. Abdest aldığı vakit uyur.” [215] buyurmuştur. Bununla beraber, abdest almadan da cünüp olarak uyumaya ruhsat vardır. Nitekim Rasûl-i Ekrem (s.a.v.)’in, abdest almadan da cünüp iken uyuduğunu Hz. Aişe (r.a.) haber vermiştir.[216] Cünüp olarak yatmak isteyen ya yatağın üzerini eliyle süpürmeli veyâ yatağı silkmelidir. Çünkü yattıktan sonra ne olacağını bilemez.

    Cünüb iken traş olmak, tırnak kesmek, kan aldırmak veyâ bedeninden bir parçayı koparıp atmak uygun değildir. Yıkanmalı, ondan sonra bu gibi işleri yapmalıdır. Böyle yapmakla vücûdundan ayrılan parçaların da temizlenmiş olarak atılmasını temîn etmiş olur. Âhirette bu âzalar, temiz olarak bedenine dönerler. Aksi hâlde cünüp kaldıkları için, bedeninden dâvacı olurlar.

    Nutfe (meni)sini kadının rahminden başka yere akıtmamalıdı
  • Gökhan Subayciteerde uit5 jaar geleden
    si ve hem de âilesi kapanmalı, açık olmamalıdır. Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) münâsebet esnâsında kapanır, sesini kısar ve âilesine “Ağır ol” derdi. Haberde:

    “Sizden biriniz âilesi ile münâsebette bulunduğu zaman, hayvanlar gibi çırılçıplak olmasınlar.” [209] buyurmuştur.

    Münâsebetten önce, dil şakaları yapmalıdır. Nitekim Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) bir hadîsinde:

    “Sizden biriniz (münâsebette bulunacağı zaman) ailesine, hayvan gibi çullanmasın. Aralarında (teşvîk ve tahrîk edici) vâsıta olsun.” buyurdu. “Bu vâsıta nedir, Yâ Rasûlallah?” diye sorulunca Rasûl-i Ekrem (s.a.v.):

    “Öpmek ve şehveti tahrîk edecek sözlerdir.” [210] buyurmuştur. Yine Rasûl-i Ekrem (s.a.v.):

    “Üç şey kişinin acziyetin‍
fb2epub
Sleep je bestanden hiernaartoe (maximaal 5 per keer)